Ben Asker Olamadım..

Cuma, 29 Mart 2024 02:35 AHMET TÜRKAN
Yazdır
CEZMİ KOÇ ile ilgili görsel sonucu
Askere gitmeden önce en büyük derdim namazdı. Çünkü namaz konusunda hep hassas davranmışımdır. Ama Rabbime şükürler olsun namaz kılmam için hep yaşamım boyunca bana birçok fırsatlar yaratmıştır. Ummadığım yerde namaz kaçacak derken bakmışım ki kendimi O'nun (c.c.) huzurunda bulmuşum. Yeter ki, istemesini bilmeliyiz.
Askerliğim boyunca kâh kar ile abdest alıp kar'ın üzerinde, kâh valizlikte, kâh koğuş aralarında zor da olsa namazlarımı eda ettik. Yeter ki, sen iste Mevla fazlasıyla verir. Hiç unutamam acemi birliğimi yaptığım Kütahya'da fevkalade soğuk var. Hatta soğuktan askerlerin bile bayıldığına şahit olmuştum. Taburda namaz kılacağız ama hiçbir yerde bir damla su akmıyor. Korkusuzca gittim takım komutanının yanına giderek *“Komutanım namaz kılamıyoruz”*/ deyince sebebini sordu. Ben de *“abdest alacak suyumuz yok”* deyince güleç yüzle *“git çay ocağına benim adımı söyle sana bir sürahi su versinler”* dedi. İşte Mevla bu, sen isteyince O fazlasıyla veriyor. O soğukta Rabbim bana susuz yerden sıcak su verdi ve o sıcak suyla abdest alıp namazımı kıldım.
Bizim askerlik dönemimiz 28 Şubat sürecine denk gelmişti. Ama biz sivil havadan habersizdik. Her sabah namazımı taburun mescidinde kılardık. Epey de cemaat vardı. Bir sabah kalktığımızda mescidde değişiklikler olmuştu. Arapça yazılı panolar, tesbihler, takkeler, seccadeler, sarık ve cübbeler kaldırılmış, mescid yalın hale getirilmişti. Çok şaşırmıştık, bir şey de anlamamıştık. Sadece çinili mihrabı sökememişlerdi, demek ki kuvvetleri yetmemişti. Usta birliğim Kilis'te çok şeyler gördüm. Subaylar güngörmüş insanlar. Astsubaylardan daha müşfik davranıyorlar askerlerine. Astsubaylar ezilmişliğin verdiği durumdan dolayı eratla uğraşmayı çok severler. Askerler onlar için ya ev taşıyıcıdırlar, ya mobilyaları için marangozcudurlar, evleri için ya badanacıdırlar, ya su tesisatçısıdırlar. Hatta yeri geldiği zaman çocukları için şoförlük yaparlar. Hep bunlara askerlikte şahit olmuşumdur. Astsubayların bazı haramzadelerine bile rastlamıştım. Bazı astsubaylar eratın yediği karavanadan hem yiyip hem de parasını vermeden tayini çıktığı yere kaçması aslında benim için büyük bir olay değildi.
Bir zamanlar Türkiye'nin gündemini sarsan *JİTEM*'i de burada gördüm.
Bazı sivil astsubayları, beyaz renkli bir renoyla görürdük. Ama Kilis'te askeri kıyafetliden çok o sivil görünüşlü araba ve içindeki astsubaylar göze batardı. Ne biçim bir istihbarat teşkilatıysa. Eğitilmemiş astsubaylar görev yapınca sırıtmaması mümkün değil.
Dedim ya subaylar daha güngörmüş insanlardır diye.
Adana Jandarma Genel Komutanı denetlemeye geldiğinde bilirdi eratın eğitimli ve hazırlıklı olduğunu. Külyutmaz Paşamızın erata bir şey yaptırmayıp astsubaylara ikibindörtyüz koşturması kadar zevkli bir sahneye askerlik hayatı boyunca hiç rastlamamıştım. Hepsi teker teker dökülmüş ve koşuyu bitirememişlerdi.
Fişlenmeye de orada şahit olmuştum.
Önemli noktalarda çalışan eratın güvenlik soruşturması istenmişti bağlı bulundukları Jandarma Karakolundan. İşin ilginci de hem güvenlik soruşturması isteniyor gizliden hem de bu soruşturmalar eratın ellerinde dolaşıyordu. Bizim köyün muhtarı neler yazmıştı neler. Allah'tan tezkereci olduğumuz için bana dokunmamışlardı.
İşte benim kısaca askerlik hayatım bu. Astsubayların kurnazlığını, *JİTEM* denen teşkilatı, fişlenmeyi, *28 Şubat*'ın şiddetini gördüm sadece askerlikte.
Eğitim desen; ne arar?
Cezmi KOÇ