KDK 28 Şubat Mağdurlarının Yaralarını Sarıyor

Cuma, 19 Nisan 2024 16:41 Ahmet TÜRKAN
Yazdır

Türkiye Büyük Millet Meclisi Kamu Denetçiliği Kurumu, çok önemli bir karara imza atarak 28 Şubat 1997 yılında dindar insanlara yapılan zulme karşı hükümete bir tavsiye kararı aldı.

Ombudsmanlık kurumunun 19 Nisan 2019 tarihinde aldığı karar ile Adaleti Savunanlar Derneği’nin (ASDER) başvurusu kabul edilmiş; İçişleri ve Milli Savunma Bakanlıklarına 30 gün içinde cevap vermesi istenmiştir.

Bu tavsiye kararı ile mahkeme kararı olmaksızın üçlü ve ikili kararnameler ile resen emekli edilen askerler için de yeni bir umut kapısı açılmış oluyor. Bu sayede Yüksek Askeri Şura (YAŞ) Kararı ile ayrılan kişilere tanınan haklar resen emekli edilenlere de verilmiş olacak.

Aradan 22 seneden fazla bir zaman geçtiği için unutulan bu konuda bazı bilgileri vererek bu çok önemli müracaatı anlamaya çalışalım. 28 Şubat 1997 öncesinde ve sonrasında neler olmuştu?

Darbeci generaller ile birlikte FETÖ örgütü, orduda dindar askerlere karşı büyük bir tasfiye operasyonuna girişmişlerdi. Amaç darbe yapıldığında ordu içinde kendilerine karşı halkın yanında yer alacak askerlere fırsat verilmemesi idi. Bu amaçla eşi başörtülü askerler hedef seçildi. Namaz, oruç ve içki içmemek gibi nedenlerle zaten gerekli tasfiyeler yapılıyor fakat bu durum yeterli görülmüyordu.

Bu amaçla önce subaylara baskı yapılmaya başlandı. Çağdaş kıyafet dedikleri başı açık kıyafet mecbur tutulmaya başlandı. Başörtüsünün dini bir geçerlilik değil de siyasi bir sembol olduğu iddia ediliyor Yaşar Nuri Öztürk ve Feto aracılığı ile bunun dini bir zorunluluk olmadığı anlatılmaya çalışılıyordu.

Nitekim FETÖ örgütü derhal bu duruma göre üyelerine eşlerinin başlarını açmalarını emretti. Eğer açmamakta direnenler olursa Fetocu dahi olsa ordudan atılacaklardı. Nitekim eşinin başını açmayan ve Feto’ya sempati ile bakan bazı askerler ordudan tasfiye edildiler. Çünkü bunlar emir dinlemiyordu. Bu hali ile askeri darbe esnasında kendilerine itaat etmeyebilirlerdi.

Batı Çalışma Grubu kurulmuş ve faaliyetlerine son hızla devam ediyordu. Bütün askerlerin aile fotoğrafları istendi ve eşi başı örtülü olan herkes takibata uğradı. Bu dönemde Deniz Kuvvetleri komutanlığında görevliydim ve kanunda yeri olmayan Batı Çalışma Grubu kurucularından Güven Erkaya icadı “Kontrol Altına Alınması Gereken Şahıs” statüsüne alınmıştım. Daha sonra eşimin başını açmadığı görülünce sırasıyla şüpheli ve sakıncalı statüsüne alındım ve nihayetinde 1996 Aralık YAŞ kararı ile ordudan atıldım.

Bu dönemde benimle birlikte binlerce asker ordudan tasfiye edildi. Atılanlar ya YAŞ kararı ile veya Resen Emeklilik denilen bir usulle yapılıyordu. Senede iki defa toplanan YAŞ bu sefer bizi tasfiye etmek için 4-5 defa yapılıyordu. Fakat başörtüsü konusundaki hassasiyet çok güçlüydü ve kimse bu darbeci generalleri ve Zındık Feto’yu dinlemiyordu.

YAŞ ile ayrılan bizler yargıya başvuramıyorduk. Fakat Üçlü Kararname ile resen emekli edilenlerin yargı yolu açıktı. Nitekim Askeri İdare Mahkemesine yapılan bütün müracaatlar reddediliyordu. Sonuçta askeri yargıçlar sicil aldıkları Kuvvet Komutanlıklarının aleyhine karar alamıyor tam bir hukuk cinayeti işleniyordu.

Bu hayasızca uygulama ile eşleri başörtülü olan 10 bine yakın asker tasfiye edildi. 27 Mayıs 1960 Darbesinde 6000 subay atılmıştı. Fakat 28 Şubatçılar daha acımasızdı. Askeri okullarda başlayıp sonuçta istifaya zorlanarak türlü türlü tasfiye şekilleri icat edilmişti. Bu fenalıkları her hükümet döneminde özellikle de Demirel’in Cumhurbaşkanı ve Erbakan’ın Başbakan olduğu dönemde yaptılar. “Devleti biz askerler yönetiyor” mesajı veriyorlardı. Hatta 28 Şubat 1997 kararları ile Erbakan’ı istifaya zorladılar.

Sonuçta 28 Şubat 1997 Post Modern darbesi başarıya ulaşmış askerler yönetimi ele geçirmişti. Başbakan istifa etmiş iktidardaki parti Refah Partisi, kapatılmıştı. Yargı mensupları sıra ile ve toplu olarak Genel Kurmay Başkanlığında brifinge çağrılıyor ülkenin her yerinde darbeci terör estiriliyordu.

Bu dönemde kamu ve özel bankalar o günkü ifade ile hortumlanarak yüzlerce haramzade milyarder türedi. Medya kuruluşları, TÜSİAD ve bazı sendikalar da bu kirli ortaklığa dahil oldular. Ne yazık ki bu banka hortumcularının çoğu FETO örgütü sayesinde yargıda aklandılar ve haklarında hala ciddi bir soruşturma yapılmadı.

İyi ki o dehşetli mahşer günü var. Ne yazık ki bu “Yağma Hasan’ın Böreği” diyerek devleti soyup soğana çevirenler; hesaba çekilmeden öldüklerinde yaptıkları yanlarına kar kalmayacak.

İşte bu zulme mani olmak ve haklarını alabilmek için mağdurlar çeşitli dernek ve sivil toplum kuruluşu yardımı ile mücadele ettiler. Ak Parti yöneticileri yapılan zulme karşı mağdurların yanında olduğunu her zaman açıkladı. En sonunda 2010 Anayasa değişikliği ve 6191 sayılı kanun ile YAŞ mağdurlarına bazı haklarını iade etti.

Bu gelişmeler mağdur aileleri tarafından sevinçle karşılandı ve resen emekli diğer mağdurlar içinde umut ışığı oldu. Fakat vaat edilen mağduriyetlerin giderilmesi sözü ne yazık ki bir türlü hayata geçirilemedi. 15 Temmuz 2016 darbesi ile tamamen rafa kaldırıldı.

İşte seçimler gelince vaat edilenler yeniden gündeme geliyor ve siyasetçiler 28 Şubat darbecilerin yaptıkları zulümleri giderme sözü veriyor. İşte bu amaçla Ombudsmanlık da bir tavsiye kararı alarak hükümetin önünü açmış durumdadır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, vakit geçirmeden yasal düzenlemeleri yaparak 28 Şubat döneminde mağdur edilen binlerce kişinin haklarını iade etmelidir. Seçim vaatlerini daima yerine getirmiştir ve bunu da yerine getireceğinden şüphe duymuyorum. Fakat özellikle bürokrasiye söz dinletmek ve yasal düzenlemeler yapmak Türkiye’de zor bir iştir. Çünkü bazı bürokratlar halka hizmet için değil; halkın ensesinde boza pişirmek için görev yaptığını zannetmektedir.

Kamu Başdenetçisi Sayın Şeref Malkoç beye yaptığı çalışmalardan dolayı teşekkür eder diğer çalışmalarında da başarılar dilerim. Bu vesile ile Milli Savunma Bakanlığının koordinatörlüğünde kamu kuruluşlarının bir araya gelerek bir an önce yasal düzenlemeleri yapmalarını bekliyoruz.

Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu ile Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürlüğünün önceki kamu görevlileri gibi önlerine gelen tasarıları sümenaltı yapmayıp bu çok ciddi sorunu aşmak için gerekli adımları atacağından şüphem yoktur. Fakat geçen 22 yıl bir çok mağdur kişinin ahirete göç etmesine sebep olmuştur.

Mizan da elbette bunların hesabı görülecektir. Lakin şimdiden harekete geçip kısa zamanda gerekli yasal düzenlemeleri yapmak vicdani bir borçtur. Onyıllarca süren adalet, adalet değildir, vesselam…

Dr. Vehbi KARA

https://www.asder.org.tr/yazarlarimizin-makaleleri/5518-kamu-denetciligi-kurumu-28-subat-magdurlarinin-yaralarini-sariyor