NAMUSSUZ SİYASET

Cumartesi, 27 Nisan 2024 15:15 Ahmet TÜRKAN
Yazdır

Siyaset ilkeler üzerinde olmalıdır. İlkeleriniz yoksa halk bunu affetmez. Türkiye’de siyaset kutuplaşma üzerinden yürüyor maalesef. Laikler, anti laikler, milliyetçiler, muhafazakârlar, terör grupları her biri kutuplaşmış organizasyonlardır. Anadolu’nun insanı biraz farklı. Hizmete bakıyor. Verilen sözlerin yerine getirilip getirilmediğine bakıyor.

Siyaset yalanla yürüyor maalesef. Bay Kemal Türkiye’de ana muhalefeti temsil ediyor. Sürekli yalan söylüyor. Gaf yaptığı sanılan konularda ise doğru söylüyor.

Toplum gaf yaptı sanıp gülüp geçiyor maalesef. Arkada yatan art niyeti okumak Anadolu insanının işi.

Mesela namussuz siyaseti getireceğiz dediğinde pek çok arkadaşım gaf sanıp gülmüşlerdi. Ben gaf değil bilerek söylüyor dediğimde o kadar da değil dediler. 14 Mayıs seçimi ve ardından yaşanan hadiseler Bay Kemal’in namussuz siyaset derken gaf yapmadığının ispatıdır. Deprem bölgesinden Reis’e çıkan oy oranlarının yüksek olması neticesinde yaptıkları yardımları geri isteyecek kadar adileşen bir zümre ile karşı karşıyayız.

Biz Müslümanız bir elin verdiğini diğer el duymaz diye itikat ederiz ve hareket tarzımız ona göredir.

Laik olduğunu söyleyen Bay Kemal tayfası ise yardımları seçim yatırımı olarak yapmış. Hele bir video izledim. Sözde ülkücü olduğunu söyleyerek malum laik kesim ağzı ile konuşan bir bayan aynen şöyle diyor.

- Deprem olduğunda çok üzüldüm. Günlerce ağladım. Yardım ettim. Ama görüyorum ki bizi desteklemiyorlar. Lanet olsun. Haram olsun. Döktüğüm gözyaşlarıma yazık…

Yani anlaşılıyor ki timsah gözyaşları dökmüş. Üzüntü falan yok. Bütün numara mazlumlar, masumlar, kırgınların sırtından geçinmekmiş. Hani devlet nerede diye bağırıp çağırmaları da ondanmış.

Devlet bu kadar büyük bir felaket karşısında afallamış, deprem bölgesinde birbirinin yardımına koşacak şekilde organize olanlar de depremzede olmuşlar. Tam bir panik havası olmasına rağmen yardım kuruluşları ve halk hemen organize oldu, devlet kontrolü ele aldı ve yaralar sarıldı. Verilen sözler bir bir tutuluyor.

Şimdiye kadar verdiği hiçbir sözün arkasında durmayan CHP ve Zillet ittifakı ise göz yaşları üzerinden siyaset yapmayı tercih etti. Daha önce verilen traktör vaatleri, su bedava, öğrenci bileti bedava… şu bedava bu bedava diye gerim gerim gerinen Büyük şehirlerin belediye başkanları bir tek vaat bile hatırlamadılar. Milleti enayi yerine koymaya devam ettiler.

Hele bir de bizim bir şey yapmamıza gerek yok vaatleri söylüyoruz ama yapmıyoruz, gene de bizi destekliyorlar diyen acaip yaratık bir belediye başkanları da var. Videoları izleyenler hatırlasınlar bir zahmet.

Depremin büyük hasara yol açtığı Gaziantep'in Nurdağı ilçesinde, "Türkiye Tek Yürek" kampanyası dahilinde, 35 haneli köyde 3 oda 1 salondan oluşan tek katlı köy evleri 45 gün gibi bir sürede inşa edilerek hak sahiplerine teslim edildi. Depremzede konutları hızla yükseliyor. İnsanlar bunları görüyor. Siyasi tercihler başka şeydir. İnsanların kanaatlerine ipotek koyamazsınız. Hizmetinizi gösterir oylarını talep edersiniz.

Cumhur ittifakına oy vermeyeneler de var. Ama Cumhur İttifakına gönül vermiş hiçbir kişi yapılanları onlara haram etmedi.

Bizim inancımızda yardım yapılır, dua edilir ve unutulur. İhtiyaç devam ettiği sürece elden geldiği kadar yardıma devam edilir.

TV Ekranlarında canlı bağlantılı bir yardım kampanyası yapıldı, hani canlı yayında milyon milyon bağışçılar vardı. Sonradan pek çoğunun taahhütlerini yerine getirmediği görüldü.

Anlaşılıyor ki namussuz siyaset o kampanya sırasında da devrede idi.

Uyuşturucu baronlarının parasını getirme sözleri, Muharrem İnce’ye kurulan sex kayıtları kumpasları, Akşener’i tehdit ettikleri dosya… Daha pek çok namussuz siyaset örnekleridir.

Namussuz siyaset Baykal’a yapılan kaset kumpası ile başladı. CHP’nin Bay Kemal’e hediye edilmesi ile devam etti.

Fetöcülerle iş birliği. HDP ve onun dağ kadrosu PKK ile iş birlikleri namussuz siyasetin örnekleridir.

1 yıl boyunca 6’lı masa dedikleri kumar masası daha baştan 7’li masa idi. Akşener’in masadan kalkıyor gibi yapması ile masanın altındaki sandalye hemen üste alınıp masa 7’li yapıldı. 2’de yancı eklendi.

Toplamında %1 oyu olmayan 4 partiye verilen Vekil kontenjanları kendi iç meselesidir. Çok ta umurumuzda değil. Hesap uzmanı Bay Kemal’in uzmanlık alanı olduğu için bizim aklımız ermez.

Zamanında Mustafa Sarıgül’e yapılanlar da hafızalardan silinmedi. Ama Mustafa Sarıgül hesap uzmanını ikna edip meclise girdi. Tek başına… Olsun. Pazarlık pazarlıktır.

Namussuz siyasetin taburecileri de Akşener’in koluna girip masaya dahil olan Ankara ve İstanbul Belediye başkanlarıdır. Hele İBB’nın Van’da belediye hizmetlerine laf etmesi insan olanı çileden çıkarmaya yeter. Ya kendin ne yaptın da başkasını eleştiriyorsun. Diğeri de ondan farksız. Şehir şehir provokasyon kampanyaları ile 6,5’lu masanın yancısı oldular, ama yan gelip yattılar. Şimdi kös kös makamlarına oturup hiçbir şey olmamış gibi belediyecilik yaptıklarını sanıyorlar.

Ne diyelim namussuz siyaset diye kendileri söylüyor.

Değerli okurlarım. 28 Mayıs’a az kaldı. Düşünmek için bu süre yeterlidir. Lütfen tekrar düşüncelerinizi ve tercihlerinizi gözden geçirmenizi tavsiye ediyorum.

Söz verdiğini yapan Reis ile namussuz siyaset tacirleri arasındaki ayrım yapmak sizin elinizde.

Allah’a emanet olun.

 

Ahmet TÜRKAN